Yüksek Lisans Düşünen Psikoloji Öğrencilerine Tavsiyeler
- pskiremozturkk
- 28 Şub 2021
- 5 dakikada okunur
Bildiğiniz üzere lisans eğitiminin bir sonraki aşaması yüksek lisans. Yüksek lisans yapmayı düşünen öğrencilere tavsiye niteliğinde bir blog yazısı hazırladım. Keyifli okumalar.

Her önerinin kişisel deneyimime ve kanaatime dayandığı uyarısıyla başlamak isterim.
Yüksek Lisans Şart Mıdır? Lisans Biter Bitmez Mi Yapılmalıdır?
Önce yüksek lisans yapmak şart mı sorusu üzerinden gidelim. Eğer amacınız psikolojinin alt alanlarından birinde uzmanlaşmak, öğretim görevlisi olmak veya (klinik psikoloji için) herhangi bir yerden terapi eğitimi almadan özel sektörde psikoterapist olmak ise yüksek lisans yapmak zorunlu. Bunun dışında psikoloji mezunlarının yüksek lisans yapmadan da çalışabileceği alanlar mevcut. Özel eğitim merkezlerinde, anaokullarında, sığınmacılar ve göçmenlerle dayanışma derneklerinde veya huzurevlerinde çalışmak mümkün. KPSS ile adliyelere ve hastanelere atanmak da mümkün olan bir şey. Şimdilerde formasyon kalktı ama önceden formasyon alan arkadaşlar okullarda rehber danışman olarak çalışabilirler.
Okul biter bitmez yüksek lisans yapılmalı mı sorusuna gelince, bu bir zorunluluk değil. Psikoloji özel üniversitelerde yaygın bir alan olarak görülse de devlet üniversitelerine bakıldığı zaman psikoloji eğitimi veren okul sayısı fazla değil. Hele ki mesele yüksek lisans olunca, seçtiğiniz alana göre çember daha da daralıyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben yakında klinik psikolog olacağım. Özel bir üniversitede klinik psikoloji yüksek lisans programı bana göre oldukça pahalı. Buradan (benim için) özel üniversiteler eleniyor. Eğer maddi durumunuz özel üniversitedeki eğitimi karşılayacak düzeydeyse ve programın kalitesine güveniyorsanız tabi ki başvurabilirsiniz. Benim hikayemde, devlet üniversiteleri arasında seçim yaparken okulun yönelimi, yüksek lisans programının içeriği ve o yıl hangi okulun klinik psikoloji yüksek lisans programı açtığı gibi faktörler işin içerisine girdi.
Yönelim çoğu psikoloji öğrencisinin haberdar olmadığı ya da atladığı bir konu. Her okulun ağırlıklı olarak verdiği bir terapi yaklaşımı vardır. Buna göre ilerideki danışanlarınızla yapacağınız seansların temeli oturur. Tabii ki buradan kastım meslek hayatınızda katı bir şekilde mezun olduğunuz okulun ya da hocalarınızın yaklaşımını benimseyin değil. Psikolog olan insanlar yaşam boyu öğrenme felsefesini benimsemeliler. Eğitimlerle, süpervizyonlarla, kitaplarla, makalelerle vb. yeni yaklaşımlar öğrenilebilir. Benim kast ettiğim, lisansta edindiğiniz çerçeveyle taban tabana zıt çakışacağını düşündüğünüz veya sizin üzerinize uymayacağını düşündüğünüz bir yaklaşımı benimseyen bir programda okumamak. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bilişsel-davranışçı terapi yaklaşımı ile seans yapısı ve vaka formülasyonları kafamda şekillenmişti. Şu anki okulumda da davranışçı yaklaşım hakim. Bu yüzden eğitim hayatımda terapi yönelimi ve formülasyon çıkarma bağlamında bir zorluk yaşamıyorum. Zaten temelini oluşturduğum bir yapıya kat çıkıyorum.
Tüm bu bilgiler ışığında, elinizdeki okul sayısı oldukça azalabiliyor. Rakipleriniz ise tam tersi çoğalıyor. Bir programa 900 kişinin başvurduğu zamanlar bile olabiliyor. Alınacak kişi sayıları ise oldukça az. Bizim okulumuz yüksek lisansa 5 kişi aldı. Bu yüzden okul bittikten hemen sonra yüksek lisans yapmalısınız dersem gerçekçi konuşmamış olurum.
Yüksek Lisansa Hazırlanma Aşaması Nasıl Bir Süreçtir?
Kesinlikle stresli bir süreç. Öğrenciler genellikle işin ciddiyetinin lisans 3’teyken farkına varıyor ve lisans son sınıfta sıkışabiliyorlar. 3. ve 4. sınıf derslerin görece ağır olduğu seneler. Bir yandan okulun zorunluluklarını yerine getirmek, bir yandan ALES ve dil sınavları, bir yandan mülakat süreci, bir yanda kendi hayatınız vb… İşler biraz karmaşıklaşabiliyor.
Ancak iyi bir planlama ve oluşturduğunuz programa uymak ile sorunlar çözülüyor.
Yüksek Lisansta Süreç Nasıl İlerliyor? Lisans Programından Farkı Nedir?
Lisans eğitimi sizi psikolog yapar ve psikolojiye dair temel bilgileri öğrenmiş olarak mezun olursunuz. Lisans eğitimi size bir temel verir ve sizi meslek sahibi yapar. Bir işe girdiğiniz zaman da kendinizi edindiğiniz tecrübeler, iş disiplini ve seminer, eğitim, kongre vb. aracılığıyla geliştirmeniz ile temelinizin üzerine çıkarsınız.
Yüksek lisans ise sizi spesifik bir psikoloji alt alanında uzman yapar. Psikoloji eğitimi ile bir sosyal psikolog veya klinik psikolog olamazsınız. Yüksek lisans aynı zamanda akademik hayatın başlangıcıdır, size akademisyen olma yolundaki basamaklar öğretilmeye başlanır ve bir disiplin edinirsiniz. Yüksek lisans programı bittiği zaman akademide kalmak veya sahaya çıkmak sizin kendi tercihinizdir.
Yüksek lisans süreci de zor bir süreç. Yüksek lisansı kazandım artık rahatım diye bir şey olmuyor. Bir keresinde kıymetli bir hocam bana demişti ki “Demek yüksek lisansa girmek istiyorsun. Artık her şey gittikçe daha zor olacak”. Çoğu insan bu söze inanmaz. Asıl olayın o programa girmek olduğunu veya programa girse her şeye razı olacağını, ses etmeyeceğini düşünür. İlk başta oldukça zorlandığımı itiraf etmeliyim. Çünkü yüksek lisans öğrencisiyseniz artık lisansta olduğu gibi her şey ayağınıza gelmiyor. Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğreniyorsunuz. Araştırıyorsunuz, çabalıyorsunuz, zorlandığınız noktalarda hocalarınıza danışıp hatalarınızdan ders çıkarıyorsunuz. Bana göre adaptasyon süreci yaklaşık yarım dönem. İkinci dönem her şey daha kolaymış gibi görünse de aslında hiçbir şey kolaylaşmıyor, sadece siz kendi ayaklarınızın üzerinde durmaya alışıyorsunuz. Bir çalışma disiplini ediniyorsunuz.
Bir bebeğin yürüme ve ardından koşma süreci gibi aslında. İlk başta yürümeye çalışırken zorluk çeken bebek koşma aşamasına geldiğinde yürümeye nazaran daha yumuşak bir geçiş yapacaktır. O misal.
Yüksek Lisansın Mesleki Açıdan Katkıları Nelerdir?
Öncelikle seçtiğiniz alanda uzmanlaşmış olursunuz. Lisanstayken birkaç ders alabildiğiniz konuları daha detaylı ve derinlemesine inceliyor olursunuz. Eğitim süreciniz bittiğinde artık alanınızda fikir sahibisinizdir ve uzmansınızdır.
Bunun dışında size akademik hayatın bir ön gösterimi yapılır. Böylece akademisyenlik nasıl bir süreçtir anlamaya başlarsınız. Kendinizin akademisyen olup olamayacağını ölçer biçer, tartarsınız. Gerekli koşulları sağlıyorsanız ve kendinizin de bu yönde motivasyonu varsa size yeni bir meslek kapısı aralanır.
Eğer istediğiniz akademisyenlik değilse, sahadaki iş başvurularında ön plana çıkarsınız. Günümüzde maalesef mezun sayısı ve iş imkanı birbirleri ile ters orantılı. Bu yüzden her zaman daha iyisi, daha eğitimlisi, daha donanımlısı isteniyor. Bu bağlamda staj, bilgi birikimi, alınan eğitimler, unvan, deneyim vb. kavramlar önemli hale geliyor.

Yüksek Lisansa Girmek İsteyen Psikoloji Öğrencilerine Tavsiyeler
Bu sürecin kolay bir süreç olmadığını fark edin ancak pes de etmeyin. Çünkü bahsettiğim zorlukların hiçbiri aşılamayacak ya da üstesinden gelinemeyecek sorunlar değil. Önünüzdeki engelleri gördüğünüzde vazgeçmek olduğu kadar hazırlığınızı ona göre yapmak da bir seçenek. Ben son sene hem ALES, hem YDS, hem okul sürecini götürmeye çalışanlardandım. Siz bu yolu tercih etmeseniz daha iyi. Çünkü çok yorucuydu. Dili 3. sınıfta aradan çıkarıp son sene ALES çalışmak daha mantıklı.
Bir diğer tavsiyem sevdiğiniz alana yönelmek. Herkes sosyal psikolog olacak ya da herkes sinir bilim üzerine yoğunlaşacak diye bir şart yok. Maalesef klinik psikoloji en çok para getirir, en popüler alandır inancından ötürü klinik psikolojiye bir yığılma var. Bunu yapmayın. Daha fazla para vb. uğruna sevmediğiniz bir alana yönelmeyin. İşinizi severek yapmanız en önemlisi.
Bunun dışındaki tavsiyem önünüzdeki materyalleri öğrenin, ezberlemeyin. Kitap yutmuş gibi konuşan birçok insanla tanıştım. Bu insanlar bir soru sorduğunuz zaman kitaptaki virgüle noktaya kadar size söyler ancak kendi yorumunu sorduğunuz zaman verecek cevapları yoktur. Bu, her alanda olduğu gibi, klinik psikoloji alanı için oldukça işlevsiz bir durum. Kendi senaryom üzerinden gidelim. Ben psikoterapist olarak hayatıma devam etmeyi planlıyorum. Eğer benim hiçbir yorumum, eleştirim, bakış açım olmazsa ben danışanlarla sağlıklı bir terapi süreci yürütemem. Her danışan biriciktir. Her spesifik durum kitaplarda yazmaz.
Bir diğer tavsiyem, etik dışı işlere kalkışmamak. Her psikoloji öğrencisi etik dersini alır. Bu ders alınmadan mezun olamazsınız. Bilindiği üzere etik; bireysel ve profesyonel olmak üzere ikiye ayrılır. Kabul edilir olanı hem bireysel hem de profesyonel etiğin yüksek olmasıdır. Lisans hayatı boyunca bir tane bile klinik dersi almamış, herhangi bir yüksek lisans programında eğitim görmemiş ve herhangi bir psikoterapi eğitimi/süpervizyonu almamış insanların klinik psikologculuk/psikoterapistçilik oynadığını görmekteyim. Bir de yeni moda 2 günlük workshop eğitimi alıp ben uzman oldum demek. Kendinizi de danışanlarınızı da kandırmayın. Ruh sağlığı profesyonelleri olarak danışanlarımızın iyiliği bizim sorumluluğumuz. Ben hedeflediğimiz mesleğe etik yolları tercih ederek ulaşmayı doğru buluyorum.
Aynı zamanda hoşgörülü ve yardımsever olun. Yüksek lisans sürecine hazırlanmak bir maraton ve rakiplerimiz var, farkındayım. Ancak hiçbir rakip düşmanınız değildir. İleride düşman olarak gördüğünüz insanlar sınıf arkadaşınız olabilir. Olmasa bile meslektaşınız olacaktır. Klinik psikologlar (veya diğer uzman psikologlar/psikologlar) olarak güçlü iletişim becerilerinin ve sosyal desteğin ruh sağlığında koruyucu olduğunu biliyoruz. Danışanlarımıza öğreteceğimiz veya danışanlarımızda düzelteceğimiz özellikler öncelikle kendimizde olmalı. Neden kendi insani ilişkilerimiz düzgün olmasın ki?
Son tavsiyem, kendinize zaman ayırmayı ve sosyalleşmeyi unutmayın. Ben her şeyi son seneye sıkıştırmama ve oldukça strese girmeme rağmen kendime vakit ayırdım, arkadaşlarımla görüştüm ve tatile çıktım. Bunu minik bir ajandayla ve planlama becerileriyle başardım. Şu anda pandemi sürecindeyiz ve yeni yeni normalleşiyoruz. Aktivitelerimiz her ne kadar kısıtlanmış olsa da kendimizi koruyarak bazı etkinliklerde bulunabiliyoruz. Kendinizi sevin ve kendinize nefes alma fırsatı tanıyın.
Comments